/ERKEN SEÇİM TALEBİNİN ANLAMI ve 19 MART HALK HAREKETİ’NİN TALEPLERİ ÜZERİNE*

ERKEN SEÇİM TALEBİNİN ANLAMI ve 19 MART HALK HAREKETİ’NİN TALEPLERİ ÜZERİNE*

Muhammed Aybars Akdoğan
Kurucu İrade Hareketi

Türkiye’de 19 Mart 2025 tarihinde başlayan Halk Hareketi’nde halkın öne çıkan talepleri “Hükümet istifa!” ve “İsyan, devrim, özgürlük!” talepleri oldu. Bununla birlikte; Cumhuriyet Halk Partisi, Halk Hareketi’nin ve halkın taleplerinin dışında bir tutumla “Erken Seçim” talebini öne çıkardı. Bu üç talep, hukuksal olarak farklı temellere dayandığından taleplerin gerçekleşmesi de birbirinden farklı sonuçlar doğurur. Yurttaşların bu talepleri bilinçli olarak dillendirebilmeleri için her üç talebin dayandığı hukuksal temeli bilmeleri oldukça önemlidir. Bu bilinç, bu talepleri büyütmeye veya bastırmaya çalışan siyasilerin niyetlerinin ve amaçlarının anlaşılması bakımından da oldukça önemlidir.

1- ERKEN SEÇİM TALEBİ
Erken seçim talebi, yürürlükteki1 Anayasanın 116. maddesinin aşağıda yer verilen 1. ve 3. fıkralarına dayandırılan ve Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasına yönelik bir taleptir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. (…)

Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.

Nitekim Özgür Özel, 25 Ocak 2025 tarihinde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasının yolunu gösterdiği konuşmasında yürürlükteki Anayasanın 116. maddesinin 1. ve 3. fıkralarına gönderme yapmıştır.

Cumhurbaşkanı yeniden aday olmak istiyorsa bunun bir yolu var. Meclis’te 360 milletvekilinin seçimlerin yenilenmesi kararını alması lazım. Eğer varsa biz varız. Hemen gelsin. İsterlerse bu hafta seçim kararını hemen alabiliriz. Yok biraz zamana ihtiyacı varsa zaten 2025’in ekim sonu, kasım başını işaret etmiştik kendisine. Eğer aday olmak istiyorsa tarih, o tarih. Martta yapmak istiyorsa martta. Ekimde yapmak istiyorsa ekimde. Biz dünden razıyız, bugünden hazırız. Devir teslim için sabırsızlanıyoruz. Gelsin ve aday olsun.2

Dikkat edilecek olursa; erken seçim talebinin arkasında yürürlükteki Anayasanın meşru bir Anayasa, Tayyip Erdoğan’ın meşru bir Cumhurbaşkanı olduğu ve AKP’nin meşru bir siyasi parti olarak varlığını sürdürdüğü varsayımı bulunmaktadır. Bu varsayım, yapılacak bir seçim sonrasında Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı; Hakan Fidan, Hulusi Akar, Fahrettin Altun, Bekir Bozdağ, Alpay Özalan, Akın Gürlek gibi isimlerin milletvekili olarak görev alabileceği ve AKP’nin iktidar veya ana muhalefet partisi olabileceği görüşüne dayanır. Ancak, bu varsayım, gerçeklerle ve Halk Hareketi’nin talepleriyle tamamen çelişkilidir.

Yaşadığımız 23 yılın ardından, ana muhalefet partisinin −cuntacı olmakla suçladığı− Tayyip Erdoğan’ı meşru cumhurbaşkanı, AKP’yi de meşru bir siyasi parti olarak tanıması ve Tayyip Erdoğan’ın tekrar aday olması için bütün imkanlarını seferber etmesi dikkat çekicidir. Ana muhalefet partisi, 2023 seçimlerinde de “Tayyip Erdoğan’ın 3. kez aday olmasına itirazımız yok. Diktatörü sandıkta yeneceğiz.” kumarıyla Tayyip Erdoğan’ın yürürlükteki Anayasaya aykırı olarak aday olmasının ve bugünlerin yolunu açmıştı. Ana muhalefet partisinin bugünkü zihniyeti iki yıl öncesindekinin aynısıdır. O günlerden bu yana ana muhalefet partisinde yönetim değiştiyse de zihniyet değişmemiştir! Değişim, yalnızca lider değişikliğiyle değil, zihniyetin dönüşümüyle mümkündür!

2- “HÜKÜMET İSTİFA!” TALEBİ
“Hükümet istifa!” talebi ise yürürlükteki Anayasanın 101. maddesinin 2. fıkrası ile 116. maddesinin 2. fıkrasına dayandırılan bir taleptir ve bu talebin bu düşünce ile yükseltilmesi Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasına bir karşı duruştur. Zira; yürürlükteki Anayasanın 101. maddesinin 2. fıkrası ile 116. maddesinin 2. fıkrasına dayandırılan bir seçimde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olması söz konusu değildir.

MADDE 101/2
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

MADDE 116/2
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Dikkat edilecek olursa; “Hükümet istifa!” talebinin arkasında da yürürlükteki Anayasanın meşru bir Anayasa, Tayyip Erdoğan’ın meşru bir Cumhurbaşkanı olduğu ve AKP’nin meşru bir siyasi parti olarak varlığını sürdürdüğü varsayımı bulunmaktadır. Bu varsayıma göre, Tayyip Erdoğan bundan böyle Cumhurbaşkanı olamazsa da yapılacak bir seçim sonrasında Hakan Fidan, Hulusi Akar, Fahrettin Altun, Bekir Bozdağ, Alpay Özalan, Akın Gürlek gibi isimler milletvekili olarak görev alabilecek ve AKP, iktidar veya ana muhalefet partisi olabilecektir. Ancak, meydanlarda “Hükümet istifa!” seslerini yükselten yurttaşların böyle bir düşünceden hareket ettiklerini söylemek akılcı olmayacaktır.

Denilebilir ki; halkın ve özellikle gençliğin apaçık ve çarpıtılmamış talebi, AKP’nin tüm kadrolarıyla devletimizden elini çekmesi ve hak, hukuk ve adaletin egemen olduğu bir düzenin tesis edilmesidir. Açıktır ki; dünün meselesi ‘üç-beş ağaç’ meselesi olmadığı gibi bugünün meselesi de Ekrem İmamoğlu meselesi değildir. Nasuh Mahruki’nin de ifade ettiği gibi3;

Mesele sistem haline getirilmiş adaletsizliktir, hukukun araçsallaştırılması, biat etmeyene düşman hukuku uygulanması, kuralsızlık, yolsuzluk, kayırmacılık, nepotizm, zorbalık, keyfilik ve hesap vermezliktir.

Sonuç olarak, Halk Hareketi’nde ortaya çıkan talep devrim talebidir. Fakat; milyonlara hitap eden mikrofonu elinde tutanlar, halkın örgütsüz olması yüzünden, bu talebi çarpıtarak kendi taleplerini halkın talebiymiş gibi halka pazarlayabilmiştir. Halk ya ele geçirilmiş olan mevcut örgütleri tekrar eline almalı ya da örgütlenmelidir.

Örgütlenmenin Gücü ve Halk Hareketi’nin Başarısı

Halk hareketlerinin etkinliği ve sürdürülebilirliği, bireysel taleplerin dile getirilmesiyle değil, kamusal taleplerin örgütlü bir güç halinde savunulmasıyla sağlanabilir. Örgütlenme eksikliği, halkın taleplerinin zamanla çarpıtılmasına veya manipülasyona uğramasına zemin hazırlayan bir unsurdur.

Çünkü, örgütlü bir halk hareketi, sadece taleplerin doğru bir şekilde iletilmesini sağlamakla kalmaz; aynı zamanda bu taleplerin kamusal bilinçle buluşmasını, toplumsal bir dönüşüm için gerekli stratejilerin geliştirilmesini ve sistemi değiştirmek isteyen güçlerin birleşmesini sağlar.

Eğer Halk Hareketi, örgütlü bir yapıya sahip olursa, yalnızca bireysel taleplerin değil, tüm toplumsal değişim gereksinimlerinin hayata geçirilmesi için güçlü bir platform oluşturulmuş olur. Bu, mevcut iktidarların ve sistemin karşısında toplumun iradesini daha güçlü bir şekilde yansıtabilecek ve gerçek anlamda devrimci bir değişim için gerekli temelleri atacak bir süreci başlatır.

3- DEVRİM TALEBİ

Halk Hareketi’nde öne çıkan talep, Tayyip Erdoğan’ın meşru Cumhurbaşkanı olmadığı GERÇEĞİNDEN yola çıkmaktadır ve ifadesini aşağıdaki dövizde ve bugün olduğu gibi Gezi’de de seslendirdiğimiz “İsyan, devrim, özgürlük!” sloganında bulmuştur.

Bilindiği gibi; 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğine ilişkin halkoylaması, tüm demokratik ilkelere ve hukukun evrensel ilkelerine aykırı bir şekilde gerçekleştirilmiş, böylelikle milletin iradesi yok sayılmıştır. Bu tarih, tarihimize bir Anayasa değişikliği olarak değil, milletin iradesine karşı yapılmış hukuk dışı bir darbe olarak geçmiştir.

Geçmiş yıllarda yapılan seçimlerin çoğu devletin kaynaklarının AKP için kullanıldığı hileli seçimler olmuşsa da; 16 Nisan 2017 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın yasama, yürütme ve yargının yapısı ve yetkilerine ilişkin birçok maddesi, temel hak ve özgürlüklerin alabildiğine kısıtlandığı olağanüstü hal şartları4 ve karşı tarafın iktidar tarafından terörist ve vatan haini ilan edildiği adil olmayan propaganda şartları altında; karşı çıkanlara karşı cebir ve şiddet kullanılarak5; YSK’nın halkoylamasına hile karıştırılmasının önünü açan yok hükmündeki mühürsüz oy kararına dayanılarak ve Recep Tayyip Erdoğan’ın “Boşuna uğraşmayın. Atı alan Üsküdar’ı geçti.” söylemi eşliğinde hukuka aykırı olarak yürürlükten kaldırılmış ve güçler ayrılığını ortadan kaldıran bir düzen cebren uygulamaya koyulmuştur.

16 Nisan 2017 tarihinde yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek” “Anayasayı ihlal” suçu olarak tanımlanmıştır. Aynı tarihte yürürlükte olan Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine göre ise “(..) Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.

Bu hukuksal çerçeveye baktığımızda, ortaya çıkan iki önemli gerçek şudur:
1. 16 Nisan 2017 tarihinde hukuka aykırı olarak yürürlüğe sokulan Anayasa; halkın iradesini yansıtan, demokratik işleyişi güvence altına alan ve geçerli bir hukuksal belge değildir.
2. Tayyip Erdoğan ve AKP, Anayasa ile belirlenen meşruiyet sınırlarını aşmış, Anayasal düzeni ortadan kaldırmış ve halkın iradesine dayanmayan bir yönetim anlayışını benimsemiştir.
Bu durum karşısında, Halk Hareketi’nin talepleri ve amaçları netleşmektedir:
Talepler: “Meclisi terk et, sine-i millet!”, “Hak, hukuk, adalet!” ve “İsyan, devrim, özgürlük!”
Amaç: Tam bağımsız, adil bir Türkiye’yi inşa etmek ve halk iradesine dayalı meşru bir Anayasa yapmak için halkın direnişinin ve devrimci iradesinin örgütlenmesidir.

Halk, sadece bugün değil, yarın da hak ve özgürlükleri için mücadele etme kararlılığını göstermelidir. Tam bağımsız bir Türkiye, halk iradesine dayalı meşru bir Anayasa ve adil bir yönetim için mücadele etmeliyiz. Halk Hareketi’nin gücü, sadece taleplerin dile getirilmesinden değil, halkın iradesini hayata geçirmesinden gelir.

Şimdi, hepimizin sesini duyurabileceği ve hepimizin geleceğini şekillendirebileceği zaman! Eğer adalet ve özgürlük istiyorsak, şimdi harekete geçme zamanı! Hep birlikte, adil bir düzen kurmak için harekete geçmeliyiz! Geçmişte yaşadığımız adaletsizliklere, yolsuzluklara ve haksızlıklara son vermek, haklarımızı savunmak için tek bir yol var: Birlikte hareket etmek!

Unutma, her birimiz bu halkın bir parçasıyız ve birlikte daha güçlüyüz! Toplumsal değişimin öncüsü olacak olan bizleriz! Bu hareketin gücü, her birimizin katkısına, cesaretine ve kararlılığına dayanıyor. Bir araya gelerek, adaletsizliklere karşı durduğumuzda, yıkılmayacak hiçbir engel yoktur!

Örgütlenmek; güçlü bir ses, stratejik bir adım ve sürekli bir direnç demektir. Hepimizin tek bir hedefte birleşmesi, güçlü bir hareketin temelini oluşturur. Ve bu hareket, toplumsal dönüşümün öncüsü olur. Bu sadece bugün için değil, geleceğimiz için de bir mücadeledir.

Sesimizi büyütelim, gücümüzü birleştirelim ve birlikte bu değişimi gerçekleştirelim!

* Bu makalenin yazımında yapay zekadan faydalanılmıştır.

www.kurucuirade.org www.cumhuriyetkurulu.org

  1. Yürürlükteki anayasa, yürürlüktedir fakat meşru değildir. Bilgi için bknz. Bölüm 3.
  2. https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-erken-secime-haziriz
    (Erişim Tarihi: 29 Mart 2025)
  3. Yazının tamamı için: https://x.com/nasuhmahruki/status/1903738678217761242 (Erişim Tarihi: 2 Nisan 2025)
  4. 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen olağ anu stu halin başlanğıcından Anayasa Değ işikliğ ine İ lişkin Halkoylaması’nın ğerçekleştirildiğ i Nisan 2017’ye kadar yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilğili olarak bknz. Zeynep ALTİOK, OHAL Bİ LANÇOSU, HAK İ HLALLERİ RAPORU https://cdn.chp.orğ.tr/cms/0/Folder/33743.pdf (Erişim Tarihi: 10 Temmuz 2024)
  5. Anayasa Değ işikliğ ine İ lişkin Halkoylaması’nın adil olmayan propağanda şartları ve cebir ve şiddet altında ğerçekleştiğ ine ilişkin bilği için ANAYASA DEĞ İ Şİ KLİ Ğ İ REFERANDUMU 16 Nisan 2017, AĞİ T/DKİ HB Sınırlı Referandum Ğo zlem Heyeti Sonuç Raporu https://www.osce.orğ/files/f/documents/7/4/331101.pdf (Erişim Tarihi: 20.07.2024) adlı belğeye ve çeşitli haber sitelerine başvurulabilirse de meşhur ve maruf olaylar hukuken ispata muhtaç değ ildir.