/Meslek Eğitimi – Feray Aytekin Aydoğan

Meslek Eğitimi – Feray Aytekin Aydoğan

Feray Aytekin Aydoğan
Türkiye

Kamusal bir hizmet olan eğitimin piyasalaştırılması, salgınla ve ekonomik krizle, yoksulluğun artışı ile birlikte eğitimde yaşanılan eşitsizliğin daha da derinleşmesi sonucu okul terklerinin kitlesel bir şekilde arttığı çocukların “çocuk işçi” haline getirildiği günleri yaşıyoruz.

Dünya genelinde ve özelde Türkiye’de okul türleri meselesi, okullaşma ve mesleki eğitim politikaları sınıfsallık üzerinden hayata geçirilmiş, mesleki eğitim kurumları en yoksul ailelerin çocuklarının olduğu kurumlar olmuştur.

Türkiye’de özellikle son 21 yıl içersinde hayata geçirilen politikalar genelde eğitimin piyasalaştırılması özelde mesleki eğitim kurumları üzerinden yoksul aile çocuklarının erken yaşta çocuk işçileştirilmesini hedefleyerek yaşama geçirilmiş, bu süreç geçmiş yıllardan daha da hızlı bir şekilde işletilmiştir.

Ülkemizin ve geleceğimizin en önemli başlığı olan eğitimde yaşanılan sorunların okul türleri, eğitim kurumları içersindeki en olumsuz sonuçları mesleki eğitim alanında yaşanmaktadır.

1-3 Aralık 2021 tarihlerinde gerçekleşen 20. Milli Eğitim Şurası’nın ana gündemlerinden biri mesleki eğitimdi.

Şura sonuçları eğitim ile piyasa arasında kurulan ilişki, Organize Sanayi Bölgelerine yeni okulların açılacağının müjde olarak duyurulması, çocukların eğitim hakkının nasıl ihlal edildiğini ve edileceğini bize göstermişti. Şura ile meslek liselerinin okul özelliğinin tamamen kaldırılması, okulların çıraklık eğitim merkezlerine dönüştürülmesi, sınıfsal olarak en yoksul ailelerin çocuklarının okuduğu meslek liselerindeki öğrencilerin ucuz iş gücü olarak görülmesi ve çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılmasının amaçlandığı çok açıktı.

2020-21 MEB verilerine göre mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları altında değerlendirilen resmi ve özel mesleki ve teknik Anadolu liseleri (MTAL), MEM ve çok programlı Anadolu liselerinin (ÇPAL) mesleki ve teknik eğitim programlarında öğrenim gören öğrenci sayısı ise bir önceki yıla göre %7,3 arttı ve 1 milyon 716 bin 379 oldu. Bu kurumlardaki öğrencilerin %35,2’si kız öğrencilerken (604 bin 486) %64,8’i oğlan öğrencilerdir (1 milyon 111 bin 893).

Ortaöğretimdeki öğrencilerin %31,7’si resmi mesleki ve teknik eğitim kurumlarına devam ederken %2,8’i özel mesleki ve teknik eğitim kurumlarındadır. 2021-22’de ortaöğretimdeki öğrencilerin %34,5’i resmi ve özel mesleki ve teknik eğitim kurumlarında öğrenim görüyor.

Mesleki ve teknik ortaöğretimdeki öğrencilerin kurum türlerine göre dağılımı üzerinden öğrencilerin önemli bir bölümü resmi MTAL’de öğrenim görüyorlar (%64,8),bunu %23,3’le resmi MESEM’ler (Mesleki ve Eğitim Merkezleri) takip ediyor. Özel MTAL’de, ÇPAL’lerin (Çok programlı Anadolu liseleri) mesleki ve teknik programlarında ve özel MEM’lerde eğitim gören öğrencilerin oranları sırasıyla %8,1, %3,8 ve %0,01’dir. MESEM’lerde öğrenim gören öğrencilerin oranı, son 1 yıl içersinde önemli bir artış gösterdi. 2020-21’de 159 bin 773 olan öğrenci sayısı 2023 Ocak ayı itibariyle 1 milyon 300 bine ulaştı.

MESEM’ler, 2016’da yayımlanan 29913 sayılı Resmî Gazete kararıyla örgün eğitim sistemine dahil edildi.Kurumlara kayıt olmak için ortaokul mezunu olması gereken öğrenciler, haftada bir gün merkezlerde teorik eğitim alırken haftanın diğer günleri işletmelerde çalıştırılıyor. Dört yıllık bir programa sahip olan MESEM’lerde öğrenciler 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle, asgari ücretin %30’unu kazanan öğrenciler kalfa oldukları dördüncü yılda asgari ücretin yarısı kadar ücret alıyorlar.Aynı yasa değişikliği sonrasında bu ücret devlet tarafından karşılanmaya başladı. Öğrenciler iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamına alınıyorlar. Ancak, öğrencilerin çalıştıkları sürenin SGK emeklilik primlerine katkısı olmuyor.Son açıklanan EYT’de bu yüzden on binlerce çalışan, çocuk yaşta meslek liselerinde çalıştırılmaya başlamalarına rağmen staj başlangıç süreleri esas alınmadığı için emeklilik hak mağduriyeti için itiraz ediyorlar.

Mesleki eğitimdeki öğrencilerin okul ortamında ve işletmelerde karşılaştıkları “iş kazalarına” yönelik veriler, araştırmalar sınırlıdır. Fikir Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) tarafından MTAL’de hazırlanan rapor, Sosyal Sigortalar Kurumu (SGK) “iş kazası” kayıtlarının MTAL öğrencilerinin staj sırasında işyerlerinde yaşadıkları “kazaları” ayrıştırma fırsatı vermediğini ancak MTAL’de gerçekleşen “kaza” istatistiklerini sağladığını vurguluyor.Buna göre, 2013-2019 yılları arasında meslek liselerinde 11 bin 196 iş kazası gerçekleşti.2013’te 239 olan kaza sayısı 2019’da ise 2 bin 385 kaza gerçekleşti.Verinin ayrıştırılamaması nedeniyle kaç öğrencinin ne tür kazalarda yaralandığı bilinmiyor.

Mesleki eğitimde çocuklar hem “çocuk işçi” haline getirilmekte hem de güvenlik tehlikeleri ile baş başa bırakılmaktadır.MESEM’deki çocuklar istatistiklerde örgün eğitimde görülmesine rağmen okul dışına çıkmıştır ve bu çıkış hızlı bir şekilde devam etmektedir.Haftada 1 gün eğitim denilerek çocukları örgün eğitimde göstermek yalnızca bir algıdır.Kaldı ki MESEM’deki çocuklar haftanın hemen her günü çalıştırıldıklarını ifade etmektedir.

Mesleki eğitim politikaları nedeniyle hem meslek liselerinin hem de mesleki eğitim merkezlerinin okul niteliği ortadan kalkmış, bu kurumlar yoksul aile çocuklarının “çocuk işçi” olduğu yerler haline gelmiştir.

Kamusal eğitim hakkı sosyal devletin sorumluluğudur.Her çocuğun eşit, parasız, nitelikli eğitim hakkı vardır.Mesleki eğitim kurumları çocuklar için bir tercih değil yoksulluktan kaynaklı zorunlu olarak gitmek zorunda kaldıkları yerler olmuştur.Son 1 yıl içersinde çocukların akın akın okullarını bırakıp MESEM’lere geçmiş olması yaşanılan bu gerçeğin açık kanıtıdır.

Kamusal eğitim için yok denilen bütçeler ise çocukları bedava iş gücü haline getirmek için MESEM’lerde “İşverene Katkı Ödeneği” adı altında halka ait kaynaklardan karşılanmaktadır.O halde çok açıktır ki bütçe vardır ancak bu bütçe çocukların kamusal eğitim hakkından yana kullanılmamaktadır.

MESEM uygulamasına son verilmeli, çocukların okullara geri dönüşü sağlanmalıdır.Çocuklara ücret adı altında verilen ve kamu kaynaklarından karşılanan bu ücretler karşılıksız eğitim ödeneği/bursu olarak verilmelidir.

Özel meslek liselerine verilen “teşvik” uygulaması sonlandırılmalı, özel meslek liselerine ayrılan kaynaklar yoksulluk/açlık sınırı altında yaşayan ebeveynlerin çocuklarına eğitim desteği/bursu olarak verilmelidir.

text/plain;charset=utf-8
1c26
Feray Aytekin Aydoğan
Türkiye

Meslek Eğitimi

Kamusal bir hizmet olan eğitimin piyasalaştırılması, salgınla ve ekonomik krizle, yoksulluğun artışı ile birlikte eğitimde yaşanılan eşitsizliğin daha da derinleşmesi sonucu okul terklerinin kitlesel bir şekilde arttığı çocukların “çocuk işçi” haline getirildiği günleri yaşıyoruz.

Dünya genelinde ve özelde Türkiye’de okul türleri meselesi, okullaşma ve mesleki eğitim politikaları sınıfsallık üzerinden hayata geçirilmiş, mesleki eğitim kurumları en yoksul ailelerin çocuklarının olduğu kurumlar olmuştur.

Türkiye’de özellikle son 21 yıl içersinde hayata geçirilen politikalar genelde eğitimin piyasalaştırılması özelde mesleki eğitim kurumları üzerinden yoksul aile çocuklarının erken yaşta çocuk işçileştirilmesini hedefleyerek yaşama geçirilmiş, bu süreç geçmiş yıllardan daha da hızlı bir şekilde işletilmiştir.

Ülkemizin ve geleceğimizin en önemli başlığı olan eğitimde yaşanılan sorunların okul türleri, eğitim kurumları içersindeki en olumsuz sonuçları mesleki eğitim alanında yaşanmaktadır.

1-3 Aralık 2021 tarihlerinde gerçekleşen 20. Milli Eğitim Şurası’nın ana gündemlerinden biri mesleki eğitimdi.

Şura sonuçları eğitim ile piyasa arasında kurulan ilişki, Organize Sanayi Bölgelerine yeni okulların açılacağının müjde olarak duyurulması, çocukların eğitim hakkının nasıl ihlal edildiğini ve edileceğini bize göstermişti. Şura ile meslek liselerinin okul özelliğinin tamamen kaldırılması, okulların çıraklık eğitim merkezlerine dönüştürülmesi, sınıfsal olarak en yoksul ailelerin çocuklarının okuduğu meslek liselerindeki öğrencilerin ucuz iş gücü olarak görülmesi ve çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılmasının amaçlandığı çok açıktı.

2020-21 MEB verilerine göre mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları altında değerlendirilen resmi ve özel mesleki ve teknik Anadolu liseleri (MTAL), MEM ve çok programlı Anadolu liselerinin (ÇPAL) mesleki ve teknik eğitim programlarında öğrenim gören öğrenci sayısı ise bir önceki yıla göre %7,3 arttı ve 1 milyon 716 bin 379 oldu. Bu kurumlardaki öğrencilerin %35,2’si kız öğrencilerken (604 bin 486) %64,8’i oğlan öğrencilerdir (1 milyon 111 bin 893).

Ortaöğretimdeki öğrencilerin %31,7’si resmi mesleki ve teknik eğitim kurumlarına devam ederken %2,8’i özel mesleki ve teknik eğitim kurumlarındadır. 2021-22’de ortaöğretimdeki öğrencilerin %34,5’i resmi ve özel mesleki ve teknik eğitim kurumlarında öğrenim görüyor.

Mesleki ve teknik ortaöğretimdeki öğrencilerin kurum türlerine göre dağılımı üzerinden öğrencilerin önemli bir bölümü resmi MTAL’de öğrenim görüyorlar (%64,8),bunu %23,3’le resmi MESEM’ler (Mesleki ve Eğitim Merkezleri) takip ediyor. Özel MTAL’de, ÇPAL’lerin (Çok programlı Anadolu liseleri) mesleki ve teknik programlarında ve özel MEM’lerde eğitim gören öğrencilerin oranları sırasıyla %8,1, %3,8 ve %0,01’dir. MESEM’lerde öğrenim gören öğrencilerin oranı, son 1 yıl içersinde önemli bir artış gösterdi. 2020-21’de 159 bin 773 olan öğrenci sayısı 2023 Ocak ayı itibariyle 1 milyon 300 bine ulaştı.

MESEM’ler, 2016’da yayımlanan 29913 sayılı Resmî Gazete kararıyla örgün eğitim sistemine dahil edildi.Kurumlara kayıt olmak için ortaokul mezunu olması gereken öğrenciler, haftada bir gün merkezlerde teorik eğitim alırken haftanın diğer günleri işletmelerde çalıştırılıyor. Dört yıllık bir programa sahip olan MESEM’lerde öğrenciler 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle, asgari ücretin %30’unu kazanan öğrenciler kalfa oldukları dördüncü yılda asgari ücretin yarısı kadar ücret alıyorlar.Aynı yasa değişikliği sonrasında bu ücret devlet tarafından karşılanmaya başladı. Öğrenciler iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamına alınıyorlar. Ancak, öğrencilerin çalıştıkları sürenin SGK emeklilik primlerine katkısı olmuyor.Son açıklanan EYT’de bu yüzden on binlerce çalışan, çocuk yaşta meslek liselerinde çalıştırılmaya başlamalarına rağmen staj başlangıç süreleri esas alınmadığı için emeklilik hak mağduriyeti için itiraz ediyorlar.

Mesleki eğitimdeki öğrencilerin okul ortamında ve işletmelerde karşılaştıkları “iş kazalarına” yönelik veriler, araştırmalar sınırlıdır. Fikir Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) tarafından MTAL’de hazırlanan rapor, Sosyal Sigortalar Kurumu (SGK) “iş kazası” kayıtlarının MTAL öğrencilerinin staj sırasında işyerlerinde yaşadıkları “kazaları” ayrıştırma fırsatı vermediğini ancak MTAL’de gerçekleşen “kaza” istatistiklerini sağladığını vurguluyor.Buna göre, 2013-2019 yılları arasında meslek liselerinde 11 bin 196 iş kazası gerçekleşti.2013’te 239 olan kaza sayısı 2019’da ise 2 bin 385 kaza gerçekleşti.Verinin ayrıştırılamaması nedeniyle kaç öğrencinin ne tür kazalarda yaralandığı bilinmiyor.

Mesleki eğitimde çocuklar hem “çocuk işçi” haline getirilmekte hem de güvenlik tehlikeleri ile baş başa bırakılmaktadır.MESEM’deki çocuklar istatistiklerde örgün eğitimde görülmesine rağmen okul dışına çıkmıştır ve bu çıkış hızlı bir şekilde devam etmektedir.Haftada 1 gün eğitim denilerek çocukları örgün eğitimde göstermek yalnızca bir algıdır.Kaldı ki MESEM’deki çocuklar haftanın hemen her günü çalıştırıldıklarını ifade etmektedir.

Mesleki eğitim politikaları nedeniyle hem meslek liselerinin hem de mesleki eğitim merkezlerinin okul niteliği ortadan kalkmış, bu kurumlar yoksul aile çocuklarının “çocuk işçi” olduğu yerler haline gelmiştir.

Kamusal eğitim hakkı sosyal devletin sorumluluğudur.Her çocuğun eşit, parasız, nitelikli eğitim hakkı vardır.Mesleki eğitim kurumları çocuklar için bir tercih değil yoksulluktan kaynaklı zorunlu olarak gitmek zorunda kaldıkları yerler olmuştur.Son 1 yıl içersinde çocukların akın akın okullarını bırakıp MESEM’lere geçmiş olması yaşanılan bu gerçeğin açık kanıtıdır.

Kamusal eğitim için yok denilen bütçeler ise çocukları bedava iş gücü haline getirmek için MESEM’lerde “İşverene Katkı Ödeneği” adı altında halka ait kaynaklardan karşılanmaktadır.O halde çok açıktır ki bütçe vardır ancak bu bütçe çocukların kamusal eğitim hakkından yana kullanılmamaktadır.

MESEM uygulamasına son verilmeli, çocukların okullara geri dönüşü sağlanmalıdır.Çocuklara ücret adı altında verilen ve kamu kaynaklarından karşılanan bu ücretler karşılıksız eğitim ödeneği/bursu olarak verilmelidir.

Özel meslek liselerine verilen “teşvik” uygulaması sonlandırılmalı, özel meslek liselerine ayrılan kaynaklar yoksulluk/açlık sınırı altında yaşayan ebeveynlerin çocuklarına eğitim desteği/bursu olarak verilmelidir.