/YARDIM YERİNE ÜRETKENLİK… – Dr. Halit Suiçmez

YARDIM YERİNE ÜRETKENLİK… – Dr. Halit Suiçmez

 

Türkiye’de “yoksulluk sınırı, açlık sınırı” kavramları sürekli gündemdedir.

Elbette sefalet, yoksulluk, açlık, geçinme endeksleri kapitalizmin derinleştirdiği olgulardır.
Yoksulluğun ve açlığın arkasında büyük ölçüde gelirsizlik ve işsizlik vardır.

Kapitalizmde belirli oranda bir “yedek işsizler ordusu” olmalı ki, mevcut çalışanların ücret ve diğer talepleri göz ardı edilebilsin.

Türkiye’deki derin yoksulluğun, büyük insan kitlelerinin yardıma muhtaç duruma düşmelerinin ve satın alma güçlerindeki erime ile yüksek hayat pahalılığının arkasında gelirsizlik, işsizlik, verimsizlik ve çalışma hayatındaki olumsuzluklar bulunmaktadır.

Önce bu alanlardaki son gelişmelere göz atmakta yarar vardır.

Türkiye’nin gelir dağılımındaki durumu ile rekabet açısından Dünya ülkeleri içindeki yerine baktığımızda şu sonuçları saptamaktayız;

Türkiye’de gelir dağılımı dengesizliği son yıllarda daha da artmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu verileriyle yapılan bir çalışmada; gelire göre birinci dilimden on dokuzuncu dilime kadar bütün hane halklarının paylarında az ya da çok azalmalar görülmektedir.(Ümit Şenesen, TÜİK Verileriyle Gelir Dağılımında İlginç Değişmeler, 23 Kasım 2024, facebook paylaşımı)

En yüksek gelirli 20.nci dilimin payı şaşkınlık derecesinde artmıştır.

17 yıldaki artış(2005’ten 2022’ye) yüzde 21,68 oranındadır.

Halkın yüzde 95’lik büyük bir bölümünün gelir payları 2005’e göre 2022’de düşmüştür.(adı geçen kaynak)

Bugün Türkiye’nin küresel rekabette en zayıf olduğu alan işgücü piyasalarıdır.

Bu geçmişte de böyleydi.

2013-14 yıllarında, emek piyasalarının etkinliğinde, 148 ülke içinde 130.ncu sıradayız.(Kaynak; The Global Competitiveness Report 2012-2013. Dünya Ekonomik Forumu’nun( WEF)2013 Raporu.

İşgücü piyasalarında etkin olamamak bir anlamda çalışma hayatında zaaflarımızın çok olduğuna işaret etmektedir.

Bu da kazalarının çokluğundan, çocuk işçiliğe, düşük emek verimliliğinden düşük ücretlere, taşeronlaşmadan düşük sendikalılığa, emeğin niteliğinden yatırımsızlığa, rant ekonomisinden kayıt dışı çalışmaya kadar bir çok alanda Avrupa standartlarından uzak oluşumuzdan kaynaklanmaktadır.

Dünya rekabetçilik endeksinde Türkiye 2015-2019da, 62 ülke arasında,44.ncü sıradayken, 2024te 50.nci ülke sırasına gerilemiştir. (Kaynak; International Institute for Management Development 2024, PWC Analizi.)

Kamu yönetimi verimliliğinde 2020de 51.nci sıradayken, 2024te 63.ncü ülke sırasına düşmüştür.

İş dünyası verimliliğinde 36.ncı sıradan 52.nci sıraya gerilemiştir.

Tüm bu olumsuzluklar bir de yüksek işsizlik ile birleşince düşük gelir, gelirsizlik, çalışan yoksulluğu, genel sefalet ve barınma sorunlarıyla beraber eğitim ve sağlık problemlerine de yol açmaktadır.

Ekonomi, politik bir olgudur ve siyasetin yönlendiriciliğindedir.

Siyaset bütünüyle üretim tarzı ve ekonomik altyapı tarafından şekillendirilir.

J.J.Russo siyaset-ekonomi-yönetim ilişkilerinde şöyle söyler;

Zorbalık yönetimi, uyrukları mutlu etmek amacıyla yönetecek yerde, hükmetmek için onları sefil hale getirir.”(Cevdet Kudret, Havada Bulut Yok, Evrensel Basım Yayım, Aralık 2006, s.40)

Kapitalist sistemde yerel-genel yönetimler yoksulluğu azaltmak amacıyla bazı yardımlar yapmaktadırlar.

Elbette değil.

Aslında amaç tümüyle yok etmek değil, azaltmaktır.

Dostoyevski Suç ve Cezada şunları yazar;

Ben prensip bakımından bu gibi yardımların aleyhindeyim. Çünkü yardım, ıstırabın kökünü kazımaz, bir süre daha sürüklenmesine hizmet eder.”(a.g.k. s.204)

Ekonomide arada bir kıtlık dönemleri, üretimde azalmalar, hayat pahalılığında artışlar olur.

Bu döngüler( üretimde canlanma, durgunluk, çöküş vs.) hep Kapitalizmin yarattığı sorunlardır.

Birinci ve ikinci büyük paylaşım savaşlarında böylesi yoğun kıtlıklar, açlıklar, sefaletler yaşanmıştır ve günümüzde de bu tip ağır sorunlar, çok yüksek enflasyonlar, hayat pahalılıkları, açlık ve yoksulluk sınırlarında genişlemeler sürmektedir.

İşte o savaş yıllarında, ambarlarda erzak bitince, halk ellerinde torbalar ile kapıya geldiğinde, ne cevap verilecekti?

“İşte sizi birkaç ay daha yaşattık; bundan sonra ölebilirsiniz” mi denilecekti?

O zaman, birkaç ay önce ölmekle, birkaç ay sonra ölmek arasında ne fark vardır?

Şu halde asıl sorun; yoksullara yardım etmekte değil, yoksulluğu ortadan kaldırmaktadır.

Yardım yerine, yoksullar bazı kurumlara bağlı olarak çalıştırılsa, ülkenin genel milli gelirine bir şeyler katsalar, başıboş oturmasalar, az da olsa verimli” olabilseler, daha iyi olmaz mı?

Böylesi bir “üretkenlik” durumu bazı ahlaki sorunların çözülmesine de katkı sağlar

Çalışmadan yaşamak, sadaka ile geçinmek, dilencilik etmek düşüncesi yerine, yaşamak için çalışmak gerektiği anlatılmış olur.

Atatürk ne güzel söylemiş: “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”

Çünkü Büyük Önder Ekonomi demek her şey demektir, düşüncesindeydi.

Cumhuriyet tarihimizde de güzel- etkili örnekleri olan kamusal-devletçi kalkınma politikaları ile işsizliği önlemeliyiz.

Herkese iş ve aş bulmalı-yaratmalıyız.

Anayasal bir zorunluluktur bu.

Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.”

Bir yanda işlenecek topraklar, sanayi, tarım, hizmet sektörleri, turizm potansiyellerimiz var, öbür yanda işsiz, aç-sefil insanlarımız…

Ayrı ayrı yerlerde duran bu cevherlerimizi buluşturacak politikalara, iktisat uygulamalarına ihtiyacımız var.

şsizliği tümüyle kaldıramasak da çok önemli oranda azaltabiliriz.

İşsizlik azaltıldığında da yoksulluk azalacak, yardımlara gereksinim kalmayacaktır.

Çalışkan, tok gözlü, zeki, dayanıklı Anadolu insanı çok daha üretken olmaya layıktır, çok daha iyi yaşama olanaklarına sahip olmalıdır.

 

Yararlanılan Kaynaklar

Ümit Şenesen, TÜİK Verileriyle Gelir Dağılımında İlginç Değişmeler, 23 Kasım 2024, facebook paylaşımı
The Global Competitiveness Report 2012-2013. Dünya Ekonomik Forumunun( WEF)2013 Raporu.
International Institute for Management Development 2024, PWC Analizi
Cevdet Kudret, Havada Bulut Yok, Evrensel Basım Yayım, Aralık 2006
https://www.yazarportal.com/kuresel-rekabette-en-zayif-oldugumuz-konu-isgucu-piyasalari/107353/
Dr. Halit Suiçmez, Küresel Rekabette En Zayıf Olduğumuz Konu; İşgücü Piyasaları, Yazar Portal, 02 Haziran 2014
Serap Ovalı, Küresel Rekabet Gücü Açısından Türkiyenin Konumu Üzerine Bir Değerlendirme, International Journal of Economic and Administrative Studies, Year:7 Number 13, Summer 2014 ISSN 1307-9832